Sitemizde şuan bi bok bulunmamaktadır!

Present Perfect Tense

Türkçe’de karşılığı olmayan bir tenstir. Eski Türkçe’de ve halen bazı ağızlarda kullanılan “Annen eve gelik mi?, Yoğurdu yapık mı? Çocuğa bakık mı?” şeklindeki kullanımlar yardımcı olabilir. İş geçmişte başlamış ve şu anda tamamlanmıştır. Asıl olan işin zamanı değil, kendisidir veya gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğidir.
 

I, You, We, They

have

He, She, It

has

FORM

1. Yardımcı fiil özneye göre değişir.

  • She has gone to Izmir.
  • They have gone to Izmir.

 

USAGE 

1. Etkisi hala devam etmekte olan geçmiş kökenli eylem.

 

  • We have been abroad for years. (Yıllarca yurtdışında bulunduk)
  • Have you passed the exam? (Sınavı geçtin mi?)
  • I have never gone to Izmir.
  • I have never been to Izmir.
  • She has been to Izmir. (Şimdiye kadar İzmir’de bulunmuşluğu vardır. Şu anda değil)
  • She has gone to Izmir. (Şu anda İzmir’de veya İzmir yolunda.)
  • We have beaten the Samsunspor. (Kutlama hala sürüyor veya yeni olay)

 

Karşılaştırınız

  • I have lost my keys. (Anahtarlar hala kayıp)
  • I lost my keys. (Anahtarları bir ara kaybetmiştim.)

 

  • Bill has won several races on this horse. (Bill hala yarışıyor.)
  • Bill won several races on this horse. (Bill artık yarışmıyor, veya bu atla yarışmıyor.)

 

2. Yeni olay

 

  • Have you heard the news? Someone has killed the Prime minister. (Haberi duydun mu? Biri başbakanı öldürmüş.)

 

3. the best/first + N + present perfect/(continuous)

Sıralama sayısı ve superlative sıfat almış isimlerin relative clause’larındaki tense present perfecttir.

  • This is the first time (that) I have eaten such a delicious apple.
  • You are the most beautiful girl (that) I’ve ever seen.
  • This is the third time (that) Jim has been phoning. (Telefon o anda çalıyor)

 

NOTLAR

1. Present Perfect ile sorulan soruya Simple Past ile yanıt verilebilir.

Tense geçmişe ait bir tarih veya zaman zarfıyla kullanılmaz. Ancak zaman belirtmek için present perfect ile sorulan bir soruya simple past ile cevap verilebilir.

 

  • Have you found your keys?
  • Yes, I found them yesterday morning.

 

2. Present Perfect ve zaman zarfı

Tense geçmişe ait tarih veya zamanla kullanılamaz. Eğer vakit verilmiş ise, hala o vaktin içinde olunduğu anlaşılır. Karşılaştırınız:

 

  • Have you read the paper this morning? (Hala sabah)
  • Did you read the paper this morning? (Aynı gün ancak artık sabah değil)

 

  • I haven’t shaved today. (Henüz tıraş olmadım. Hala olabilirim.)
  • I didn’t shave today. (Her zamanki tıraş vaktimi geçirdim. Bugün tıraş olmayacağım)

 

PRESENT PERFECT TENSE İLE SIK KULLANILAN ZAMAN ZARFLARI

 

So far, up to now, until now

In/over/during the last/past few days/weeks/months etc.

Lately, recently

Before (now)

Since, for

Today, this morning/week/year etc.

Several times this week/month/year etc

Still, yet, already, just

 

NOT: Bu zaman zarflarının bir kısmı farklı tenseler ile de kullanılabilir. İnceleyiniz.

 

SO FAR, UP TO NOW, UNTIL NOW

  • He has mended many cars so far/up till now.

 

OVER/IN/DURING THE PAST/LAST FEW YEARS ETC

  • Prices have fallen sharply over the past six months.
  • I’ve met a lot of people in the last few days.

 

TODAY, THIS MORNING/WEEK/YEAR ETC.

  • I’ve written three letters this morning.
  • Ron hasn’t worked very hard this term.

 

EVER-NEVER [1]

  • “Have you ever eaten caviar? (in your life)” “No, never.”

Compare (simple past-present perfect)

ü       “Ever” ve “never” simple past ile geçmişteki alışkanlık için kullanırlar.

  • Did you ever go to the cinema? [simple past] (Hiç sinemaya gider miydiniz?)
  • When he was young, he never bothered too much about his appearance. [simple past] (Gençken asla görüntüsüyle bu kadar uğraşmazdı.)

extra

  1. not ever & never: hiç bir zaman, asla, hiç

      Nothing ever happens here. (Burada hiçbirşey asla olmaz)

      Don’t you ever get tired? (Hiç yorulmaz mısın?)

      I’ll never ever do that again! [informal] (Bunu bir daha asla yapmayacağım)

  1. ever: herhangi bir zaman

      If you’re ever in Miami, come and see us? (Eğer bir vakit Miami’ye gelirsen, gelip bizi gör)

  1. ever: her zaman

      He said he would love her for ever.

      She married the prince and they lived happily ever after.

      Paul, ever the optimist, agreed to try again.


LATELY

  • Have you seen Robert lately? (not Did you)

with different tense

  • She had lately returned from India. [2]
  • [past perfect]
  • It is only lately that she has been well enough to go out. (Ancak son zamanlarda dışarı çıkabilecek kadar iyi oldu)

 

RECENTLY

  • A new school has recently opened in New Road. [present perfect] [mid position]
  • Have you used this computer recently? [present perfect]

with different tense

  • I saw Dave recently. [simple past]

 

BEFORE

  • Nothing like this has happened before. [before=before now] [present perfect]

with different tense

  • Why didn’t you ask me before? [before=before then] [simple past]

 

FOR

  • He has been abroad for 8 years. [for+time]

compare

  • I have studied on this major since 1997. [since +date/event]
  • I have studied on this major for 5 years. [for+time/period itself]

with different tense

  • He worked for this factory for 8 years. [simple past]

extra

  • We must begin planning now, for the future may bring unexpected changes. [for=because] [başta yer almaz][3]

 

Not: Before, for, recently sıklıkla hem present perfect hem de simple past ile kullanılırlar

 

ALREADY

  • The cease-fire has already been violated. (Ateşkes çoktan/zaten/halihazırda ihlal edildi) [Pre. Perfect]

with different tense

  • The film had already begun by the time we got to the cinema. (Sinemaya gittiğimizde film çoktan/zaten başlamıştı) [Past Perfect]
  • Shall I tell Liz the news or does she already know? [Present]

 

SINCE

  • He has been in Çanakkale since 1996. [since + date]
  • I met Freddie in June and I haven’t seen him since (then) [since / since then]
  • They haven’t quarreled since they left school. [present perfect +since+ simple past]
  • “They’ve split up.” “Since when?”
  • They were divorced three years ago, and she has since remarried. [mid position]
  • The original building has long since been demolished. [mid position]

with different tense

  • Since I’ve lived here, I haven’t seen my neighbours. [present perfect+since+present perfect] [ender; ancak since-cümlecik ve ana cümle eylemi şu anda devam ediyorsa kullanılabilir][4]
  • Since the party she had only spoken him once[past perfect +since+any date/event][5]

extra

  • Since when did he ever listen to me? (Ne zaman beni dinledi ki?)[kızgınlık]
  • We thought that, since we were in the area, we would stop by and see them. [since=because]

note

1. Aşağıdaki durumda “since” zaman bağlacından önceki cümle present iken sonraki cümle past veya present perfect olabilir. Bazıları since-cümlesinin present perfect olmasını doğru kabul etmez.

  • It is five years since I last saw Murat. [It is ... time since + simple past]
  • How long is it since we last went to the theatre? [It is ... time since + simple past]
  • It is five years since I have seen Murat. [It is ... time since + present perfect]

 

 

YET

  1. I haven’t made up my mind yet.[6] (Henüz karar vermedim). [Pre. Perfect]
  2. We have yet to decide what action to take. =We haven’t decided what action to take yet. [have yet to do=haven’t done yet][7]

with different tense

  • I’m hungry. Is dinner ready yet? (Açım, yemek henüz/hala hazır değil mi?) [present]

extra

  1. NOW

a) şimdi, daha, henüz

      Don’t go yet? (Daha/şimdi gitme?)

      We don’t need to start yet. (Şimdi/daha/henüz başlamamız gerekmiyor)

b) hala, daha, henüz

      There is time yet. (Hala/daha/henüz vakit var)

      He is yet a child. (Hala/daha/henüz çocuk)

  1. NEVERTHELESS, BUT

a) eninde sonunda

      We’ll go there yet. (Eninde sonunda oraya gideceğiz)

b) ama

      It is strange, yet true. (Garip ama gerçek)

      He's overweight and bald, (and) yet somehow, he's incredibly attractive.[8]

  1. MORE

Yet another diet book. (Yeni bir diyet kitabı daha)

      Snow, snow and yet more snow (kar kar ve hala kar)

 

 

 

STILL

  • I still haven’t reached my aim. [Pre. Perfect] [before a negative auxiliary verb][9]
  • I haven’t still reached my aim. [YANLIŞ]

with different tense

  1. You are still talking. [present continuous]
  2. Jack lost his job a year ago and is still unemployed. [Present]
  3. Although he promised to come, I still didn’t think he would.[simple past]

compare

  • I wrote to him last week. He hasn’t replied yet. [Hala  yanıt bekliyorum]
  • I wrote to him months ago and he still hasn’t replied. [şu ana kadar cevap yazmalıydı]

extra

  • “Still” aynı zamanda Sessiz, sakin, kımıldamayan, durgun vs anlamında sıfattır ve zarftır.

      Still water (durgun su)  

      a still summer’s day (rüzgarsız bir yaz günü)

      the still of the night (gecenin sessizliği)

      Still water runs deep. (Durgun su derin akar; yumuşak atın çiftesi pek olur)

      Do you sit still please? (Lütfen biraz sakince oturur musun?)

 




[1] Pek çok tense ile kullanılır. Present perfect ile kullanıldığında “şimdiye kadar hiç” anlamına gelirken, simple past ile kulanıldığında geçmişte alışkanlık için kullanılır.

[2] Yardımcı fiille ana fiil arası, veya yardımcı fiil yoksa ana fiilden öncesi

[3] Zira anlamındadır. Sebep beyan eder ama bu anlamdaki “for”, tıpkı Türkçe’deki “zira”da olduğu gibi, kendisiyle başlamaz.Ana cümleden sonra yer alan bağlı cümle başında yer alır.

[4] dolayısıyla since cümleciğinin yüklemi live, be, stay, have gibi bulunmak, sahip olmak anlamında bir fiilse mümkün olur.

[5] Past perfect tense her zaman present perfect tense’nin geçmişi olarak kullanılır.

[6] make up one’s mind=decide

[7] do=V1, did:V2 ve done V3 için kullanılmaktadır.

[8] Şişman ve kel, (ve) ama nasıl oluyorsa, dayanılmaz biçimde çekici.

[9] Still negatif cümlelerde yardımcı fiilden önce yer alır

 
KOD Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol